27 Ocak 2009 Salı

Otobüs'te 32 saat ne yapılır?...

Ushuaia-El Calafet'e arası tam 32 saat aldı.Ben de nasıl katlandığımı hala bilmiyorum. Ama kıta'da uçmuyorsanız tüm yollar en az 20 saat. Zaten artık 20 saatler çerez geliyor. Başlığın cevabına gelince;Tam bir boşluk duygusu derim.32 saat aval aval bakınmak. Bu kadar saat hiçbir şey düşünemezsiniz,düşününce yorulursunuz ;hiç bir şey düşünmemek en iyi düşüncedir buralarda. Sadece yollar için değil neredeyse tüm kıta için söylenebilecek birşeydir;fazla takma yapabilirsen hiç takma,herşeyi oluruna bırak. Sihirli sözcük ''tranquilo'' sakin ol,rahatla,yırtınma,her şey olacağına varır,her şeyi değiştirmeye çalışma,az da olsa matemetiksel düşünceden uzak dur. Eksiklikleri tolere et. Eee kardeşim ben bu kadarına gelemem,bilmem lazım herşeyi dersen ne olur?;Azap çekersin... (yolun sonu bu iki resme götürür sizi.....hiç de fena değilmiş!!!)
Her şeyi unutalım mı yani?;aslında ne herşeyi unutmak ne de hatırlamak arası,ne tümden boş vermek ne de boş vermeme arası..çok mu tuhaf oldu?? Patagonya'nın bir anlamı da tuhaflık değil mi?
32 saatlik yol alınacak yolların sadece birisi. Peki nasıl bir yol olduğu önemli mi???..veya yolda ne görüldüğü?Sizin yolda ne gördüğünüz önemli...ben bu yazdıklarımı gördüm.....

23 Ocak 2009 Cuma

ve yola çıkış....

İlginçtir gerçek yol Ushauai'da başladı benim için.Ushuaia'ya gelene kadar hep uçak yolculuğu idi.Uçak yolculuğu bir havaalanından diğerine yapılandır. Aradakiler yok sayılır. Bir konfordan diğer konfora .Göz aç kapat oradasın,her ne kadar bu kıtada havayolu bile saatler alırken düşünün yerde yapılan yolculuklar ne kadar sürer.Ushuaia'daki son gün tam 3 yolcu gemisi vardı ve o küçük kasaba doldu taştı , gitme zamanım gelmişti. Sabah saat 4'de kalktım.5'te otobüs hareket etti. Tan yeri henüz ağırmaktaydı,kıta'nın ucu kar kaplı tepeleri, Beagle Kanalı ve bulutlar arasında arada bir görülen güneşi ile hoşçakal demekte idi.-ya da bana öyle geldi-.Yolculuk bize istediğimizin gelmesidir...yoksa niye çıkılır ki??
Rio Grande denilen yerde son dakika kararıyla,Punta Arenas biletimi Rio Gallegos'a çevirdim,oradan El Calafet'e gitmek için. Çünkü daha Şili,Bolivya,Peru ve Brezilya var ve kıta çok büyük ,yollar alabildiğine. Rio Gallegos'a kadar giden yol kötü daha sonra zaten 4 saat kalıyor El Calafet'e,otobüs ve yol oldukça iyi idi. İki saat terminal'de beklemek dahil 20 saat sonra El Calafet'e vardım.
Kıta'nın en ucundan yol başladı benim için;biraz ters gibi,yolların bir anlamda bittiği yerden başlıyor yolculuk... bu anlamı ve içinde sakladığı tüm anlamları ile...yolculuk nereye ve kime sorusu'nun cevabı daha önce verilmişti...?!!

18 Ocak 2009 Pazar

...yine ''El Turko''...

Kıta da nereye giderseniz gidin bu kader sizi takip ediyor....
Kanal turunu yapacak tekne'nin üst katında 6 kişilik boş yer bulup oturdum. On dakika geçmedi 4 kişilik Arjantin'li bir aile geldi. Biraz sonra sohbet başladığında benim Türk olduğumu öğrendiklerinde neredeyse yerlerinden zıpladılar. Bilemiyorum bizlerin yurtdışında böyle karşılandığı kaç yer var?;belki işin sırrı uzaklardadır; İki yüzlü Avrupa'dan sonra buraları tam bir şok etkisi yaratıyor. Şüphesiz Avrupa'nın hepsi kötü,Güney Amerika'nın hepsi iyi değil ama özellikle ''El Turko'' ların kaderi bu kadar mı takip edebilir sizi. Kadın'nın büyük babası El Turko imiş,tam olarak emin değil hangi ülkeden geldiğinden ama bir zamanların Osmanlı'sından olduğu kesin. İsminin Hasan el-Ali gibi bir şey olduğunu,o zaman buraya gelen Osmanlı tebasının isimlerinin İspanyollaştırıldığını ve kimliklerinin gün geçtikçe silindiğinden bahsetti. Kadın sadece İspanyolca bildiği için çocukları İngilizceye çevirdi.
İnsan etkilenmeden duramıyor düşünün kadının ilk sorusu Tespih'teki 33 sayısı idi.Daha önce bir Pakistanlı'ya yazdırmışlar; 33*3=99...Allahuekber,Elhamdülillah,Estağfrullah diye;bana nasıl okunduğunu ve anlamlarını sordular....Patagonya denilen yerde Beagle Kanalı'nda Arjantinli bir aile ve bir Türk..;bizim oraların nefesi buralarda yankılandı desek çok mu yoksa az mı olur acep...?!!!

15 Ocak 2009 Perşembe

Beagle Kanalı

Buraya geldiğinizde olmazsa olmaz turlardan biri de Kanal turu. Darwin'in Beagle gemisiyle geçişinden sonra bu adla anılmış. Kanal Atlantik ile Pasifik okyanusunu birbirine kavuşturuyor.Kanal boyunca giderken sağ taraf Şili toprakları sol taraf ise Arjantin'e bağlı Ateş toprakları ''Tierra del Fueaga''.Söylendiğine göre Macellan buralardan geçereken kıyıda yerlilerin yaktığı ateşlerden dolayı bu ismi koymuş.Ateş Toprakları ama hava yaz başlamasına rağmen soğuk.Yolculuk boyunca taşınan mont'ta burada değerini buluyor.Aksi halde sırtımda büyük yük..eee ne de olsa kaplumbağa misali evimiz sırtımızda...Ateş toprakları Antartika'ya en yakın yer,yani buraların sıcakla ateşle pek bir ilgisi yok. Beagle Kanalı ama özellikle ucundaki Horn Burnu Yelkenciler için çok önemli bir zirve,bir psikolojik sınır.Buradaki güzergahlardan birinin adı;''Ölü Adamın Yolu'' düşünün artık zorluğunu.(gelecek zaman bakarız!!!))Biz yelken yapmıyoruz-keşke yapsak- ve Horn Burnu bizim tur yapacağımız Beagle Kanalı'nın sonunda,yani sorun yok. 6 saatlik tur boyunca sanki adalara turistler için konulmuş gibi gözüken deniz arslanları ve penguenleri gördük,bir de tabi meşhur Fener'i .Başımız göğe mi erdi peki?))).yoo..görülen yerlerden çok Kanal boyunca yapılan yolculuk etkiledi beni. Gitme hali gidilen yerden daha mı güzel acaba......

11 Ocak 2009 Pazar

''Dünya'nın En Ucundan...?!''




Ushuaia'da ikinci gün...buraya gelmek nispeten kolay ama buradan çıkmak biraz problemli,rahatlıkla 10 gün zorunlu olarak kalabilirsiniz...tamam güzel yer ama 10 gün biraz fazla,burası bir bakıma geldim,gördüm,dokundum yeri...geldiğim gibi bilet aldım,o da Pazartesiye.
İnsan kıtada ilk buraya gelse herhangi bir İsviçre kasabasına geldiğini sanır. Fazlasıyla turistik,her dil var...nedense en çok İspanyolca konuşulduğunda rahatlıyorum, az anlasam da...Etrafta İngilizce konuşulduğunda rahatsız bile olabiliyorum. Galiba ne kadar uzak olursan bildiğin şeylere o kadar iyi. Yolculuk biraz da kaybolma değilse nedir?!!!Kaybol ki bulabilesin...vay bee..
Buradaki herşey Kayserili Arjantinliler tarafından paraya çevrilmiş. Dünya'nın sonun'daki müze,Dünya'nın sonuna giden Tren,Dünya'nın sonun'daki Fener ve her yerde yazan Dünya'nın sonu işaretleri gibi;ama aslında işin rengi başka;Ushuaia'dan daha güneyde olan bir şehir daha var;Puerto Williams,Şili sınırındaki bu kasaba heralde keyfini bozmak istememiş gelecek olan Turistlerle.O yüzden sadece bir hotel varmış ve düzgün yol yapmamışlar akına uğramamak için.(anlatılanların yalancısıyım).Turların Dünya'nın sonun'daki Fener diye götürdükleri de aslında 1 günlük turlar için Turistlere çok uzak kalan -yaklaşık 200 mil- Staten Island denilen yerde. ne gam alan mutlu veren mutlu...
Dün Montial Glacier dağı denilen şehrin kuşbakışı görüldüğü yere gittim. Fotoğraflarını ekliyorum.


8 Ocak 2009 Perşembe

nerede kalmıştık...



Nerede kalmıştık....
zaman dediğin nedir ki?göz açıp kapayıncaya kadar geçiyor...yolculuk başlayalı neredeyse bir buçuk ay oluyor...ahh şu yolculuk bir başlasa da gitsek diyorduk,şimdi son hızla ilerliyor zaman ahh biraz daha zaman olsa da şurayı da burayı da görsek diyoruz...blog'u okuyan eee kardeşim caracas dan başka ne gördün der onca yazıdan sonra...ya da hani bu güney amerika turuydu,güney amerika'nın sadece kuzey turundan başka bir şey okumadık diyebilir...yolculuğun ikinci bölümü şimdi başlıyor...bu sefer kıtanın en güneyinden,ya da popüler ismi ile 'al fin del mundo' yani dünya'nın sonundan (tabii güney kıtası'nın) Ushuia 'dan ses veriyorum...
1 haftadır gezege'nin en güzel yerlerinden biri olan Buenos Aires deydik.Kimi kentlerin adında vardır bir sihir,anlatılması zor olan,o adı duyduğunuz da sizde birşeylerin kıpırdadığı,gerçeküstü,bir ilüzyon...Havana,Rio,bir bakıma New York,Venedik,hemen hemen tüm Ortadoğu şehirleri-çoğunda savaş hala sürse de- (neden sorusu'nun cevabı ise ''ışık doğudan yükseldiği'' için desem!!!) ...söylemeye gerek yok İstanbul tüm hoyratlığına rağmen ilk gelir...işte Buenos Aires de sadece ismi ile bile bir sihirdir.Kent sadece ismi ile değil kendisi ile de çok farklı.Hiç düşündünüz mü 19. ve 20.yüzyıl'daki o milliyetçilik akımları osmanlıyı tarumar etmese ve bugün yine de az da olsa özellikle İstiklal caddesi boyunca gördüğümüz neo-klasik,barok apartmanlar kentin şimdiki ruhsuz,insanı yoran ona saygı göstermeyen binalarının yerini alsaydı nasıl gözükürdü İstanbul.(istanbul'un çok boyutu var;tarihi yarım ada,hemen hemen hiç kalmayan türk evleri konu dışı) Bunun cevabı Buenos Aires olmalı.Burası bir bakıma İstanbul'un devamı gibi.İstanbul'da yarım bırakılmış şeyler burada tamamlanmış.Kent dünya savaşlarından kaçanların sığınağı olmuş.Osmanlı sona ererken,özellikle Ortadoğu dan ve Kuzey Afrika dan kaçanlar ''El Turko'' olarak tanımlanmış.Venezuella'nın en uzak noktasında bile 'El Turko'' lara rastlamak mümkün.Bu kadar uzaklarda geçmişinle ilgili bir şeylerle karşılaşmak nasıl bir duygu anlatması zor.Buraya uyan lafı Cemal Süreyya söylemiş ya; İnsan 30 sene Marmara'ya bakarak çıkaramayacağı gerçeği(artık o neyse) Okyanus'a 5 dakika bakmakla çıkarırmış. İnsan bu kadar uzaklarda daha iyi anlıyor ne kadar derin bir kültürün çocukları olduğunu.
İstanbul'u en iyi anlatan sözcüklerden biri de melankolik olduğudur.Buenos Aires de öyle her şeyiyle melankolik.İstanbul yara bere doludur,geçmişin ihtişamı bugünün ihaneti üzerinde parlar.Buenos Aires de yara bere içinde. Geçmişin her biri sanat eseri olan binaları artık pek onarılmıyor veya onarılamıyor.En önemli faklardan biri insanlar çok mutlu gözüküyorlar burada. Eğlenmeyi çok iyi biliyorlar. Tango diyebilirim ki hiç çıkmıyor hayatlarından.

1 Ocak 2009 Perşembe