15 Mart 2009 Pazar

Mendoza'nın en çok Şili'ye girişini sevdim...V

Vazgeçtim geri dönüyorum Mendoza'ya. Şili'yi bırakıyorum başka bahara.
Hem uzata uzata 5'e kadar getir hem de yok de girişini sevdim tekrar geri dönüyorum..adamı asarlar. Rocky,Rambo serisi'nin devamı bile bu kadar acı veremez heralde girişten dönülse bunca yoldan ve yazıdan sonra.
Ne kötü ettim de sordum Santiago'lu Maria ablaya hangisi daha güzel diye.
Hem ne yapacaksın ki daha güzeli,en güzeli veya daha büyüğü,en büyüğü;aradığın sakın daha doyumsuzu, ve en doyumsuzu olmasın farketmeden.
Bu geçişi neden sevdiğimi anlatan iki aklı başında kelime söylemeye çalışayım da kapansın bu konu daha fazla büyümeden yoksa Roma rakamlarının sonu gelmeyecek ama sabrın sonu gelebilir.
Saat sabahın 6'sı hava yavaş yavaş ağarmakta,hiç acelesi yok havanın-büyük işler hep bir sükunetle gerçekleşir tabiatta-acele hep bizde-..doğa büyuk bir sükunet ve tevazu ile uyanmakta-böyle söyletiyor yol ne yapayım- Doğa'nın sureti sükunetse aslı tevazudur.
Uyku ile uyanıklık arasında gidip gelmekteyim. Sonra birden dağlar çıkmaya başladı her yerden yol ilerledikçe. Buralara gelene kadar çok yükseklere çıkmışız, bunu sınırdan geçtikten sonra neredeyse hiç bitmeyen aşağıya giden yoldan anlıyorsunuz. Arjantin'de de bir çok dağ var ama Dağ ve özellikle And dağları sana nereyi hatırlatır deseler Şili derim. Şili'nin kendisi dağdır. Tüm haritasını dağ,And dağları şekillendirmiştir. And dağları ayırır onu diğer ülkelerden, Bolivya'yı kıyısız bırakmıştır,hiç deniz kıyısı olmayan iki ülkeden biridir-diğeri Paraguay-Güney'in Amerikasın'da. Bolivya sırf bu yüzden gezilmeyi hakeder;mazlumdur,fakirdir,para olmadığı için kıta'nın en az bozulmuş ülkesidir nazarda. Daha sonra öğrenilecektir ki; Hristiyanlığında en az etkileyebildiği ülkedir,tesadüfe bak,para yok,misyonerlik yok.

Belki şehirden doğaya çıkmak etkiledi beni,belki bir ülkeden başka bir ülkeye geçmek,belki düz ovalardan,platolardan sonra engin dağlar görmek,belki uyku ile uyanıklık arası geçmek bir coğrafyadan başka bir coğrafyaya,belki uykulu olmak bir coğrafyada ve uyanık olmak diğerinde;kapkaranlık geceydi bir yer bırakıldığında ve tan ağarmaktaydı ağır ağır ,yani peri zamanı,yani masal zamanı,yani mucize zamanında başka bir yer çıktı karşıma. Belki sadece bir sınırdan geçmektir bu kadar uzatan bu geçişi ya da geçemeyişi...Geçiş ya da geçemeyiş ikisi de aynı oluyor çıkılırsa yola bir kere...

10 Mart 2009 Salı

Mendoza'nın en çok Şili'ye girişini sevdim...IV

Mendoza'dan Şili'ye geçmek için gece otobüsünü aldım.Daha sonra niye sabah otobüsüne binmedim diye içimden geçirmedim değil.Kaçırmak istemiyor insan bir an bile manzara buralarda, tekrardan gelinse bile kıtaya çok büyük ihtimalle şu an geçilen yollar bir daha geçilmeyecek..acaba nedeni bu mudur?tüm gidilen yerlerin bu kadar güzel olması,bir daha dönülemeyecek olunması mı bu kadar şaşırtıyor beni;peki diğer taraftan çoğumuzu hiç etkilemeyen her zaman gittiğimiz yol ya da manzara hep gidilen ve hep gidilecek olmasının bilinirliliği mi bizi kayıtsız ve bir ölçüde tatminsiz yapan?....
Karanlık çökünce daha zor oluyor doğal olarak zamanın ve yolun ilerlemesi,size pek uykudan fazla bir şey bırakmıyor gece alınan yol.Altı üstü 6-7 saatlik yol.Sabah 5 gibi Şili kapısına dayanıyoruz.Her sınır kapısının ister istemez bir gerginliği oluyor,ama hiç bir sorun yok,paşa paşa geçiyoruz sınırdan.Yanımdaki Santiago'lu kadın yardım ediyor gümrükde,hoş etmesine de pek gerek yok,Ushuai'dan Calafet'e giderken iki defa Şili'ye girip çıktık,tuhaflıklar bölgesi Patagonya'da başka bir tuhaflık iki defa hem Arjantin hem Şili yapıyorsunuz,öyle bir toprak paylaşımı yapmışlar ki olsa olsa bu Patagonya'da olur diyorsunuz.
Yanımda oturan kadın'ın eşi Mendoza'da çalışıyor,çocukları Santiago'da okuyor,kadın iki arada mekik dokuyor.Neresi daha güzel diyorum?Mendoza diyor..'Tühh' yine ve yeniden bir yerin güzelliği ondan ayrıldıktan sonra geldi...Hep öyle oluyor bir yerin güzelliği ayrılırken artıyor,o yüzden ayrılıklar hep hüzünlü...yaşanılanlar geliyor akla,yaşanılacaklar geliyor;güzellikleri kalıyor akılda sadece,kötü anı varsa o bile iyiye ve güzele doğru meyeyliyor... ahh şunu da yapsaydım,şuraya tekrar gitseydim,hele bir de dost,aile,sevgili varsa bırakılan,yandınız,yandık...keşkeler sıralanmaya başlar teker teker..bunun fazla bir çaresi de yoktur hani..her ayrılıkta çekilecektir ızdırap ve her dönüşte alınacaktır intikamı ızdırabın...
Mendoza'dan Şili'ye geçmek mi yoksa bir türlü geçememek mi yazdırıyor bunları bilmiyorum...geçememek ise hiç geçesim gelmiyor...

8 Mart 2009 Pazar

Mendoza'nın en çok Şili'ye girişini sevdim...III

Biliyorum yazılan yerler gidilen yerlere bir türlü yetişemedi.Bu hızla yetişecek gibi de görünmüyor.Yazmak başlı başına bir olay;'ortam' gerekli,'an' gerekli,'araç' gerekli en önemlisi de 'kendiniz' gereklisiniz.Biri olsa diğeri olmuyor,ikisi olsa üçüncüsü olmuyor.Hepsi oldu derken bir bakıyorsunuz kaçırıvermişsiniz gene birini.Netice de zor işmiş şu iş.Olmayınca da ; varılan yere hiçbir zaman varamıyor yazı..nefesi yetmiyor garibin.. peki yettirenlere ne demeli?..bravo..
Her gün bir yerden bir yere göçerken,her gün görülenler görülemeyenlerden az iken,sen tut yazacağım diye görülemeyenleri daha da arttır..olacak iş değil...olmadı da zaten görülemeyenleri görünür kıldım bir ölçüde..sözün özü mümkün olduğunca görmeye harcadım birşeyler yazmaya harcayabileceğim zamanı...iyi mi oldu acaba..?
şu ikilem her zaman vardır;yazmak mı yaşamak mı?..kaymaklısı her ikisi birden..ama beraberliği biraz zor,birisi hep ağır basar...sıkı soru geliyor...;yarına kalacak cümleler mi isteriz yoksa bugün yaşanıp bitecek an'lar mı?...

...Şili'ye geçiş kaldı IV'e...))...bi geçemedik şu Şili'ye...söz geçiyorum az sonra...

4 Mart 2009 Çarşamba

Mendoza'nın en çok Şili'ye girişini sevdim...II

Hep böyle oluyor başlıklara sadık kalamıyorum bir türlü.Başlık bir şey, anlatılanlar bin şey oluyor-en azından bana- çoğu kez.Hani ne oldu Şili'ye girişe,beklerken senden düzgün ve aklı başında cümleler nasıl girilir,saat kaçtır,açmısındır,tokmusundur,toksan ne yedin nasıl yedin;aaaa bir de bağla şunu paraya da bilelim ne gitmiş,ölçelim biçelim,tartalım sonra bir de tersten;tartalım,biçelim,ölçelim;biraz hesap yapalım demezler mi ya!!!
ben yine uzaklaşırken başlıktan diyorum ki hesapsız çıkılmaz yola,amma velakin yolda hesap yapılmaz,hesap yapılırsa yol olmaz...o yüzden beklemeyin benden günü kurtaracak hesaplar,kitaplar...onun yerine kurtarın kendinizi günlük hesap kitaplardan...çıkın bir yolculuğa uzaklarda veyahut yakınlarda..ikisi de aynı olacaktır bir kere çıkıldıktan sonra hesapsız...

Kaldı gene başlık III'e...))