27 Aralık 2008 Cumartesi

Caracas II


İstanbul dan gelenlerin yadsıyacağı bir şehir değil.kalabalık,trafik,gürültü,koşturmaca var.genç nüfus çok,alışveriş merkezleri ve bilinen amerikan markaları her yerde var.Havaalanı okyanus kıyısında ama şehir dağların arasında ovada kurulmuş.şehrin merkezinin deniz kıyısının olmaması burayı İstanbul dan ayıran önemli bir özellik.Caracas gezginlerin pek iyi not vermediği bir kent,bunun nedeni güvenlik.10-15 katlı apartmanların pencereleri demir perdeliklerle kaplı,burada komşulara bile güven yok.Nereye gitseniz güvenlik konusunda uyarılıyorsunuz bu da ister istemez sizi geriyor,söylenilen ortak şey gündüz problem yok gece ise taksi ile gidin oluyor.

19 Aralık 2008 Cuma

Caracas hakkında

Ortalıkta hiç japon olmaması da bize yapılan uyarıların doğruluğunu kanıtlar nitelikte.Güvenliksiz şehir imajı aşağı yukarı tüm Latin Amerika şehirleri için söylenen bir şey,ama iş ·en· lere gelince Caracas,Rio ve Bogota başı çekiyor.Neden sorusunun cevabı da aslında tüm Latin Amerikanın yaşadıklarında saklı.Cortes ve adamları 15.yy da arkatasarımında Avrupa güçleri kıtanın damarlarını tek tek keserek zulmün,sömürünün,az gelişmişliğin ve hırsızlığın tohumlarını saçtılar.Bugün kıtanın bu bölümünde yaşananlar geçmişin ' hediyesi' olsa gerek.

Venezuella petrol ülkesi dolayısıyla petrol çok ucuz.1 litresi 0,10 bolivara geliyor..1 doların sokak kuru 4 bolivar civarı olduğu düşünülürse ne demek istediğim anlaşılabilir.Petrolün dışında herşey hemen hemen Türkiye ile aynı.Caracas da ulaşım buraya özgü 'carritos' denilen dolmuş tarzı minübuslerle karşılanıyor.Rengarenk carritoslarda son ses latin müziği ile şehir de dolaşmak mümkün.Ayrıca metro ulaşımı kolaylaştırıyor.Metro daki ilginç şey ise-bize göre-duraklarda insanların metro için sıraya girmeleri ve son yolcu inmeden saldırmamaları!!!Zaten sırayı her yerde görmek mümkün,herkes sessizce sırasını bekliyor.Sadece biz de olduğunu sandığımız-ne kadar kaldıysa-otobüs ve metrolarda yaşlılara ve kadınlara yer vermeyi burada da gördük.Bir diğer fark da karşıdan karşıya geçerken arabaların çoğunluğu duruyor ve sizin geçmenizi bekliyorlar.

Her yerde müzik sesi var.İşin ilginç tarafı bu kadar kıvrak müziğe karşı insanlar gayet sakin,geldiğimden beri ne yüksek sesle konuşana rastladım ne de yüksek sesle kahkaha atana.Gayet ciddi gözüküyorlar ama iş eğlenceye gelince dibine vuruyorlar,dans ve müzik hiç bitmiyor.Müzik her zaman fıkır fıkır,hüzünlü bir Latin ezgisi duymak neredeyse imkansız.

Türk'ün Vizeyle İmtihanı

15 aralik 2008
Yurtdışına giderken hepimizi bir Türk olarak en fazla kızdıran ve üzen şey şüphesiz vize sorunudur. Güney Amerika da bizden vize isteyen Paraguay ve Peru var.Macchu Pichu yu gezmeden olamayacağı için Peru dan vize almak şart.Türkiye den vize vermiyorlar,Roma daki Peru konsolosluğuna göndermeniz gerekiyor pasaportunuzu, tabi güvenebilirseniz tüm bu kargo işlemlerine.Bizim seçtiğimiz yol ise gideceğimiz ülkelerden birinden almak vizeyi.Neyse burada Peru konsolosluğunun adresini bulduk ve gittik.Konsolosluktaki tek ingilizce bilen bayan bize ne dese beğenirsiniz;Venezuella vizemiz olmadığı için başvuru yapamazmışız,oysa ki burası için vize mize gerekmiyor ki alalım.Kadın robot gibi aynı şöyleri tekrar edince oradan ayrıldık.Konsolosluğu bulmadan önce yanlışlıkla Peru elçiliğine gitmiş onlar da bize gayet nazikçe konsolosluğu tarif etmişlerdi,bu nezakete istinaden derdimizi bir de onlara anlatalım dedik;düşündüğümüz gibi derdimizi dinlediler,birkaç telefondan sonra ertesi sabah tekrar oraya gitmemizi ve başvurmamızı söylediler.Haliyle sevindik.Ertesi gün gittik,bizden gerekli olan evrakları getirmemizi istediler.Bir form doldurup gerekli şeyleri-gidiş bileti,pasaport fotokopileri,banka hesap durumu- konsolosluğa verdik,işlemler olurken işi her türlü yokuşa sürdüler;otel rezervasyonu,Peru dan ayrılış bileti gibi Güney Amerika turu yapan,nereye nasıl gideceği ve nerede ne kadar kalacağı belli olmayan bizim gibi gezginlerin pek de kolay karşılayamayacağı şeyler.Sonuç olarak başvurular alındı ve biz sizi ararıza gelindi.Bu hafta içinde belli olacak Dışarı çıktığımızda Yurdu bu hale getirenlere bir kez daha güzel dileklerimizi!!! yolladık.Paraguay ve Peru bizden vize istiyor;Hadi Avrupayı,Amerikayı anladık da bunlara ne oluyor,veya bizimkilere ne oluyor da bu duruma hiç ses çıkartmıyorlar.Başvurular alındı ama tahminimize göre vermeyecekler.Ben sonra başka ülkelerden de deneyebilirim ama ne kıymeti var ondan sonra bilemiyorum.

Yeniden Caracas


12 aralik 2008
Büyük tura başlamadan önce planımız venezuella dan kıtanın aşağısına doğru gitmekti,fakat Kolombiya hakkında söylenen şeyler-yolun zor ve tehlikeli olduğu- yüzünden uçakla Peru ya gitmeye karar verdik.Aralık ayının tatil zamanı olması bileti ancak 30 una bulmamıza sebep oldu.Daha erken biletler gereğinden fazla pahalı idi.Biraz zorunlu da olsa şu an hala Caracas dayız,yapmamız gereken ise daha ucuz konaklama.Bunu da El Hatillo denen turistik bir köyde Edurdo 'nun arkadaşı Jorge lerin hotel fiyatının yarısını ödediğimiz evlerinde kalarak hallediyoruz şimdilik.

Margarita Adası

8 aralik 2008
Kıtanın en üstüne gelmişken Karayipler'de denize girmemek olmaz,bu yüzden rotamızı bu adaya yönelttik.Puerta la Cruz dan gemiye binip 3 saatlik yolculuktan sonra ada' ya vardık.Ada da birçok playa yani plaj var.Sezon başlangıcı olduğu için çok kalabalık değil,biz gelmeden 10 gündür yağmur yağıyormuş şansımıza hava güzeldi.iki gün burada kalıp Caracas'a geri dödük.

Ciudad Bolivar

5 aralik 2008
Dünya nın en yüksek şelalesi Salto Angel a gitmek için Caracas'ın 10 saat uzağındaki bu kente geldik.Kaldığımız ·posada· avlulu büyük bir evdi.Sabah çok erken vardığımız Posada Don Carlos ve kent adeta bir film platosu gibiydi.Kent Orionoco nehrinin hemen yanında ve oldukça iyi korunmuş evleri ile büyük kentten tamamıyla farklı.Ertesi sabah Mahmut'un internetten tanıştığı Eduardo ailesi ile birlikte kaldığımız yere geldi ve bize şehir turu yaptırdılar.Salto Angel a karadan ulaşım yok tek yol 3 gece 4 günlük tur ile Canaima ya uçmak.Venezuella da yaşadığımız sorun resmi kurla sokak kur arasındaki büyük fark atm lerden para çekmemizi engelledi, burada yanınızda dolar yoksa durum biraz problem arz ediyor,geldiğimizden beri bu kadar az backpacker görme sebebimiz de bu olmalı.Bu yüzden Salto Angel turunu alamadık sonuç olarak.

caracas


Roma Havaalanı
Roma aktarmalı caracas,daha türkçesi upuzun bir yolculuk ve yolculukların vazgeçilmezi süprizler.ilk Sürprizi yaklaşık 12 saat rötar yiyerek aldık .transit alaninda venezuellalılarla ve italya nın en kötü pizzası ile karşılaştık.bizim için zor olan şey daha ilk adımda bu kadar rötar yemiş olmak,o ana kadar hiç uyumamış olup,önümüzde de yaklaşık 10 saatlik bir yol olması.daha da kötüsü bilmediğin ve güney amerika yolculuğunun en tehlikeli şehirlerinden birine gece 2 gibi iniyorsun.herhangi bir rezervasyon da yok,-niye yok ayrı konu- daha ne olsun.bakalım ne olacak....

Caracas
o kadar yorulmuşuz gibi 10 saatlik uçak yolcuğu 3 saatlik istanbul-roma uçuşundan bile daha kolaydı.Pasaportlar girişteki memura verildiğinde işlemler diğerlerinden uzun almaya başladı ve sonunda başka bir memur olasılıkla Havaalanı sorumlusu çağrıldı.her gün buraya Türk gelmediğinden olsa gerek bizden vize gerekip gerekmediği konusunda kararsız kaldı,yaklaşık 15 dk.sonra Güney Amerika kapıları bize açıldı.çıkış kapısına geldiğimizde kapıların o kadar da kolay açılmadığı anlaşıldı.Kapıdaki Ülke güvenlik Guard'ı bizi bir 15 dk. daha misafir etti otel rezervasyonumuzu sordu,akıllılık edip rezervasyonu telefonla yaptığımızı söyledik.en sonunda pasaportlarımızı geri aldık ve kapı bu sefer gerçekten açıldı.
Saat gecenin ikisi,caracas 30 km ötede ve rezervasyon yok.ne yapılır? Oturulup beklenir...
sabah olduğunda madem bu kadar bekledik taksi yerine otobüs alalım dedik ve de öyle yaptık.oldukça ilginç bir yolculuktan sonra Altamira Oteline yerleştik.böylece İstanbul dan başlayan yolculuğun ilk aşaması Altamira Otel de sona erdi.
Şehir
O kadar yoldan ve rötar dan gelen biz,sanki bunları başkası yaşamış gibi attık kendimizi caracas sokaklarına,bir an önce keşfetmek üzere kıtanın ilk durağını.
Yeni bir ülkeye indiğinde ilk gereken şey o ülkenin parası şüphesiz.Venezuella yı başka ülkelerden ayıran ise Kamu alanında sosyalizmin izlerinin görülmesi.burayı Kıtanın diğer ülkelerinden ayıran en önemli noktalarından biri resmi kurun resmi olmayan kurdan 2 kat daha aşağı olması.Otel fiyatı 40 dolar olması gerekirken resepsiyon un bize 70 dolar demesi daha ilk durakta şok yaşattı bize.ama her yerde olduğu gibi etrafta bu işleri çözen birileri vardır bize de Trinidad Tobaga lı bir kadın çıktı şansımıza ve resmi olmyan kurdan bozdu dolarımızı böylece 40 dolara geldi double odanın fiyatı.Denilebilir ki hiç de ucuz deyilmiş,amaç tabi ki ucuz bütçeli uzun seyahat;fakat hem başlangıç olduğu hem de riskli bir şehir olduğu için bütçe aşıldı biraz burada,e hakkımız onca yorgunluktan sonra...
Gün içinde Plaza Bolivar meydanı na gittik.Her güney amerika şehrinde bir plaza Bolivar var.

gidiş...

Caracas uçuşuna saatler kala hala yapılacak işler,alınamamış şeyler,başlanılıp bitirilememiş veya hiç okunamamış Güney Amerika kitapları,ipod a yüklenilememiş Müzeyyen Senar şarkıları vardı.Ve tabi her zaman ki bir yerlere giderken sahip olunan -eksiklik- duygusu.Uçuş yaklaştıkça tüm bunlar yolculuğun heyecanını unutturdu bir nebze.Unut ya da unutma işte yol ve yolculuk önünde.Yol tüm gizemi ve heyecanıyla bekliyor, daha ne olsun.


Sabahın çok erken saati başlıyor yolculuk.İstanbul da herkes uyuyor.Havaalanına giderken herşey sıfırlanmış gibi sen de,sanki içinde bir saat kuruyor seni.Şehir biliyor ki dönülecek ona sonunda.


İlk yabancı gelen şey su idi.uçakta verilen suyun tadı değişti ilk önce.tadı nasıl mı idi? Tuhaftı işte tüm bilinmeyen yolculukların sana verdiği ilk duygu gibi tuhaftı.Yaşayacağın bir çok tuhaflığın öncüsü gibiydi.hazır ol herşeye ve her duruma der gibi.

İstanbul'dan ayrılış



..ayrılık vakti geldiğinde şehir bir başka göründü,sonbahar zamanı;bir anlam da mevsimlerin en güzeli...soluk bahar ışığı çarpıyor pencerelerine bitimsiz kentin....kışın berrak havası var yüzünde...çok katmanlı kent tıpkı insanları gibi...hep geri dönülmesi gereken kent..hep geri dönülecek kent...bu yoculuk nereye ve kime sorusunun cevabı sana istanbul....yolun başı ve sonunda İstanbul var...tam burada tüm ihtişamı'nın görüldüğü yerde anlıyor insan;sen şehirde değil şehir sende yaşıyor,her tarafıyla kaplıyor şehir seni;anlamıyorsun şehir nerde bitiyor sen nerede başlıyorsun. ..yolculuk hep sana istanbul...

yaşanacak gün batımları...

Yaşanacak bir yaşam vardır.yürünecek kaldırımlar,tadına varılacak gün batımları vardır,Cesara pavesa

..selam size büyük durumlar,doruklar.Dağ görgüsü kazanır Ağrı'yı bir kez de görse kişi...Marmara'da yirmi yılda çıkaramayacağı gerçeği Okyanus'u beş dakika seyretmekle kavrar..c.süreyya